GÖRÜNÜR OL

Hayat bir yolculuktur ve sevgiye ulaşılmadığı sürece, hiçbir yere ulaşmayan bir yolculuk olarak kalır. Sürekli daireler çizilir ve insanın "Ben ulaştım. Olmak için geldiğim şey oldum. Tohum çiçeklerini verdi" dediği mutluluk anı hiç gelmez. Sevgi hedeftir, hayat da yolculuk. Ve hedefsiz yolculuk nevrotik ve gelişigüzeldir; yönü yoktur. Bir gün kuzeye gidersin, öbür gün güneye; her şey rastlantısaldır, herhangi bir şey seni herhangi bir yere götürebilir. Hedef belirli değilse, sürüklenen bir tahta parçası olarak kalırsın. Çok uzak bir yıldız da olabilir – önemli değil – ama belirli olmalı. Uzaksa sorun değil, ama orada olmalı.

Gözlerin ona odaklanmışsa, o zaman on bin kilometrelik bir yolculuk uzun gelmez. Eğer doğru yönde gidiyorsan en uzun yolculuk bile sorun olmaz. Ama yanlış yönde gidiyorsan, ya da hiç yönün yoksa, ya da her yöne birden gidiyorsan, o zaman hayat dağılmaya başlar. Nevroz denilen şey budur; enerjinin dağılması, nereye gideceğini, ne yapacağını, ne olacağını bilmemek. Nereye gideceğini, neler olduğunu bilmemek içerde bir boşluk yaratır; bir yara, bir kara delik kalır ve oradan sürekli bir korku yükselir. İşte bu yüzden insanlar titreyerek yaşıyor. Bunu gizleyebilir, örtebilir, kimseye göstermeyebilirler ama korku içinde yaşıyorlar. Bu yüzden insanlar biriyle yakınlaşmaktan bu kadar korkuyor; eğer çok yakınlaşmasına izin verirsen diğeri senin içindeki kara deliği görebilir.

Yakınlık kelimesi –İngilizce'deki intimacy – Latince'deki intimum'dan geliyor. Anlamı içsellik, en içerideki öz. Eğer orada hiçbir şeyin yoksa kimseyle yakın olamazsın. Yakınlığa izin veremezsin, çünkü oradaki deliği, yarayı, dışarı sızan irini görürler. Senin kim olduğunu bilmediğini görürler, çılgın olduğunu görürler, nereye gittiğini bilmediğini görürler. Kendi şarkını bile duymadığını görürler; hayatının bir kaos olduğunu, bir kozmos olmadığını görürler. Yakınlık korkusunun nedeni budur. Sevgililerin arasında yakınlık olması bile az rastlanan bir durumdur. Biriyle sadece cinsel ilişkide olmak yakınlık değildir. Cinsel orgazm yakınlığın tümü değildir, sadece yüzeyidir. Yakınlıkta bu olabilir de, olmayabilir de. Yakınlık tamamen başka bir boyuttur. Diğerinin senin içine girmesine izin vermektir, seni senin gördüğün gibi görmesine izin vermek; diğerinin seni senin içinden görmesine izin vermek, bir insanı varlığının en derin noktasına davet etmek. Modern dünyada yakınlık giderek kayboluyor. Sevgililer bile yakın değil. Dostluk sadece bir kelime artık, giderek kayboluyor. Neden? Çünkü paylaşacak bir şey yok. İçindeki yoksulluğu kim göstermek ister? İnsanlar rol yapma derdinde: "Ben varlıklıyım, ben oraya ulaştım, ne yaptığımı biliyorum, nereye gittiğimi biliyorum."

Kimse kendini açmaya hazır değil, içindeki karmaşayı gösterip kırılgan görünecek kadar cesur değil. Diğeri bunu kötüye kullanabilir; korku burada. Senin karmaşanı gören diğeri seni kendi hükmü altına alabilir. Senin bir sahip aradığını, kendi varlığının sahibi olmadığını gören diğeri senin sahibin haline gelebilir. Bu yüzden de, içerdeki çaresizliği kimse görmesin diye herkes kendini korumaya çalışıyor; aksi halde sömürülebilirler. Bu dünyada çok fazla sömürü var.

Hedef sevgidir. Ve hedefin bu şekilde belli olduğunda içinde bir zenginlik büyümeye başlar. İçindeki yara kaybolur ve bir lotus çiçeğine dönüşür. Sevginin mucizesi, büyüsü budur. Dünyanın en büyük simyasal gücü sevgidir. Onu nasıl kullanacağını bilen, adına Tanrı denen en yüksek zirveye ulaşabilir. Onu kullanmasını bilmeyen varoluşun karanlık çukurlarında sürünmeye devam eder, hayatın güneşle aydınlanan zirvelerine asla ulaşamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder